politik bir yöntemdir ve her zaman işe yarar.
genelde belirli bir kitleyi
aza kanaat ettirmek için kullanılır. tabii ki buradaki az, uygulayan için kar, uygulanan için zarardır.
akla ilk gelen örnekleri vermek istemiyorum.
benim değinmek istediğim mesela şu; hepimizin aşina olduğu şeydir. ana haber bültenlerinde ibretlik hayatlar ve onların hayata tutunmaya çalıştığı uğraşlar gösterilir. hatta köpürte köpürte anlatılır.
mesela; çocuğu yatalak dul bir kadının, el işi yaparak ev geçindirmesi.. ilk bakışta ibret ve ilham verici bir haberdir. haberdeki o kadının -haber süresince- elleri öpülesi ve cennetlik olduğunu düşünürüz.
lakin -genel olarak- kimse bu haberi izlerken veya sonrasında çıkıp da "kim bilir böyle kaç ihtiyaç sahibi insan daha var. bu kadın geçimini sağlamayı başarmış ama ya başaramayanlar? bu tarz muhtaçlara devlet tarafından gerekli yardımlar yapılıyor mu?" diye sormaz. sorsa da o anlıktır. ertesi gün hayatına -hepimizin yaptığı gibi- hiçbir şeye şahit olmamışcasına devam eder.
belki o halde hatta daha kötü durumda olan binlerce insan var. ama onlardan sadece birisi hayatta kalmaya direnecek güce sahiptir. haberlere onu çıkartırlar ve -kasıtlı veya kasıtsız bir şekilde- cümle aleme "çabalayın, vazgeçmeyin." teması sunarlar. bu da olanla yetinmeyi sağlar. olması gerekeni istemeyi erteler. isyan etme içgüdüsünü yatıştırır.
oysa ki her aksaklığa isyan etmemiz gerekmiyor mu? başımıza ne geldiyse susmaktan gelmedi mi?
(bkz: kadınlar dayak yiyorsa şükretsin)
(bkz: hele yarrama bak hele)